Uzmanından kritik uyarı: ‘Sonbaharda mantar zehirlenmelerine dikkat’

Sonbahar aylarının gelmesiyle birlikte doğada kendiliğinden yetişen mantarlar da çoğalıyor. Pek çok kişi için bu mantarlar, doğadan gelen doğal ve sağlıklı bir besin kaynağı olarak görülürken, özellikle bazı mantarlar ciddi sağlık riskleri barındıran tehlikeli toksinler içerebiliyor.

Özellikle ormanlık alanlarda ya da nemli bölgelerde toplanan yabani mantarlar, görünüm, renk veya koku bakımından yenilebilir türlerle neredeyse birebir benzerlik gösterdiği için ayırt etmek zorlaşabiliyor. Bu nedenle Türkiye’de her yıl onlarca kişi, ’doğal ve organik’ olduğunu düşündüğü mantarları tükettikten sonra zehirlenme belirtileriyle hastanelere başvuruyor.

Öte yandan özellikle eylül ve ekim aylarında yağmur sonrası doğadan toplanan mantarların çoğu zaman pazarlarda satılması nedeniyle risk yalnızca toplayan kişiyle sınırlı kalmayıp dışarıya da yayılabiliyor. Bu sebeple mantar zehirlenmeleri sadece bireysel bir sağlık sorunu değil, aynı zamanda toplum sağlığını ilgilendiren ciddi bir halk sağlığı problemi haline geliyor.

“Bazı mantarlar yalnızca bulantı, kusma ve ishal yapabilirken bazıları kalıcı böbrek hasarına yol açabilir”

Şile Devlet Hastanesi İç Hastalıkları Uzm. Dr. Serap Türk, Türkiye’de pek çok mantar çeşidi yetiştiğine ancak bunların büyük bir kısmının zehirli olduklarına dikkat çekti.

Uzm. Dr. Türk, “Her mantar zehirlenmesi aynı şekilde seyretmez. Vakaların bir kısmı hafif mide bulantısı ile sınırlı kalırken; azımsanamayacak bir kısmı ölümle sonuçlanır. Bunun nedeni de farklı mantar türlerinin farklı toksinler içermesidir. Bazı mantar türleri (örneğin Omphalotus, Clitocybe, Inocybe) sindirim sistemini etkiler. Tüketimden kısa süre sonra ise bulantı, kusma ve ishale neden olur. Genellikle hafif seyirlidir ancak sıvı kaybı gelişebileceği için tıbbi destek gerekebilir. Cortinarius türlerinde bulunan ’orellin’ maddesi ise böbrek hasarına yol açar. Belirtiler bazen bir hafta sonra bile ortaya çıkar. Erken fark edilmezse kalıcı böbrek yetmezliği gelişebilir. Amanita muscaria ve benzeri mantarlar sinir sistemini etkileyerek halüsinasyon, bilinç bulanıklığı, kas seğirmesi ve nöbetlere yol açabilir” dedi.

“Belirti varsa ’Bekleyelim geçer’ demek yerine hiç vakit kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurmak gerekiyor”

Uzm. Dr. Serap Türk, türü ve içeriği bilinmeyen mantarların tüketiminden kesinlikle kaçınılması gerektiğinin altını çizerek vatandaşlara, “Herhangi bir mantar tüketimi sonrası belirtilerden biri dahi görülürse, ’Bekleyelim geçer’ demek yerine hiç vakit kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurmak gerekiyor. Çünkü erken dönemde yapılan tıbbi müdahaleler, toksinlerin etkisini azaltabilir ve hastanın hayatını kurtarabilir. Hastanın yediği mantarın örneği, mümkünse kalan kısmı veya pişirilmemiş hali mutlaka kapalı bir kapta saklanmalı ve sağlık personeline gösterilmelidir. Sağlık kuruluşuna ulaşana kadar hasta kesinlikle kusturulmaya zorlanmamalı ve ’Zehri alır’ düşüncesiyle yoğurt, süt ya da limon yedirilmemelidir. Herhangi bir ilaç verilmemelidir. Mantar zehirlenmesinden korunmak için vatandaşlarımızın doğadan topladıkları veya kaynağını bilmedikleri mantarları kesinlikle tüketmemeleri, yalnızca kontrollü üretim yapılan kültür mantarlarını tercih etmeleri gerekir. Evde yapılan işlemler; kaynatma, haşlama, sirke veya tuz ekleme toksinleri etkisiz hale getirmez. Bu yanlış inanışlar, zehirlenme riskini ortadan kaldırmak yerine çoğu zaman gecikmeye ve daha ağır sonuçlara neden olur. Unutmayalım, bir tabak mantar, bir ömür sağlığı gölgeleyebilir” şeklinde uyarılarda bulundu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir